Bir damla su… Basit gibi görünür belki ama aslında hayatın ta kendisidir bir damla su.

Vücudumuzun büyük kısmı sudan oluşur, tarım suyla yapılır, sanayi suya muhtaçtır, doğa susuz yaşayamaz.

Kısacası, su varsa hayat vardır.

Farklı ve yer yer birbirlerine zıt maddelerin büyük aşkından oluşur su.

Bir su molekülü “iki hidrojen ve bir oksijen atomundan” oluştuğu hepimizin malumu.

Bu bir aşktır işte.

Aşıkları ayırırsanız “kıyamet kopar” sözü doğruya doğru bir ifadedir.

İnsanlığın devamlılığı için bu kadar önemli olan suya yaklaşımımız hiç de insani değil.

Hor ve hoyrat kullanıyoruz.

Ne yazık ki bugün dünyamız ciddi bir su kriziyle karşı karşıya. İklim değişikliği, bilinçsiz tüketim, nüfus artışı ve kirlilik, tatlı su kaynaklarını tehdit ediyor. Dünya genelinde her 10 kişiden 1’i hâlâ temiz içme suyuna erişemiyor. Bu gerçeklik, suyun sadece bir nimet değil, aynı zamanda korunması gereken kıymetli bir hazine olduğunu gösteriyor.

Evlerimizde musluklardan akan suyun sonsuz olduğunu sanıyoruz çoğu zaman. El yıkarken açık kalan musluk, gereksiz yere çalışan bahçe sulama sistemleri, tamir edilmeyen sızıntılar…

Küçük gibi görünen bu ihmaller, yılda tonlarca suyun boşa gitmesine neden oluyor.

Sadece bireysel kullanım değil, endüstriyel ve tarımsal su kullanımı da büyük ölçüde israfla dolu. Geleneksel sulama yöntemleri, suyun %60’ından fazlasını boşa harcıyor. Bu noktada damla sulama gibi modern ve verimli tekniklere geçilmesi büyük önem taşıyor.

Su tasarrufu sadece bir çevrecilik meselesi değildir. Aynı zamanda bir vicdan ve sorumluluk meselesidir. Çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, bugünden önlem almalıyız.

Mesela muslukları boşa akıtmayalım, diş fırçalarken suyu kapatalım.

Çamaşır ve bulaşık makinelerini tam doluyken çalıştıralım.

Yağmur suyu biriktirme sistemleriyle bahçe sulamasında doğal kaynak kullanalım.

Damla sulama gibi verimli yöntemlerle tarım yapalım.

Su kaynaklarını kirletmeyelim. Deterjan, kimyasal atık ve çöpleri doğaya bırakmayalım.

Peki zor mu bunlar?

Elbetteki değil.

Yeter ki kıymet bilelim ve sadece bir nebze de olsa geleceğimizi düşünebilelim.

Garip olan başka bir şey de; Evlatları için canını vermeye hazır olduklarını ifade eden ebeveynlerin, çocuklarının geleceğini korumak için basit bir musluk hareketine meyl etmemeleri.

Bir musluk hareketi ya.

Açık olanı kapat, bozuk olanı onar ve kirli olanı temizle.

Bu kadar basit.

Su hayattır deyip işin içinden çıkamayız.

Hayata dört elle sarılmak ve korumak gerek.

Unutmayalım ki su sadece bizim değil, bütün canlıların hakkıdır.

Bugün attığımız her bilinçli adım, yarının susuz kalmaması içindir. Her damla suyu bir gelecek umudu olarak görmek ve buna göre davranmak zorundayız.

Suya sahip çıkmak, hayata sahip çıkmaktır.

Ve en önemlisi de SUYA SAYGI, GELECEĞE UMUT.