Yazılı ve görsel medyada, hemen her gün ‘yasadışı bahis’ ile ilgili operasyon ve tutuklanmaların olduğu haberlerine tanık oluyoruz.
Büyük bir olasılıkla, haberi duyduğumuzda kanal değiştiriyoruz.
Ya da herhangi bir sanatçı-manken ve ünlü birinin özel hayatı ile alakalı bir haberi dinlediğimiz dikkatte dinlemiyoruz.
Sonra bir gün yakın-uzak bir akrabamızın, arkadaşımızın ya da tanıdığımızın da bu cendereye düştüğüne tanık oluyoruz.
Birkaç ‘vah vah’ ifadesinden sonra gündelik hayatımıza devam ediyoruz. Başımızı kuma gömüyoruz.
Hatta bazı zamanlar ‘bana ne ya’ diye de söylenebiliyoruz.
Ta ki, bizim ya da birince derecede bir yakınımızın başına gelene kadar.
İşte o zaman anlayabiliyoruz bu ‘bahis’ mevzusunun ne kadar can yakıcı olduğunu.
Son yıllarda çok fazla ‘intihar’ vakaları haberleri okuyoruz. Ve sıradan bir vaka gibi yaklaşıyoruz.
Üzüntüler, taziyeler, Fatihalar ve başın sağ olsun mesajları.
Bu intiharların çoğunun sebebinin ‘bahis’ ve ‘tefecilik’ denilen illet olduğunu ancak birinci derecede tanıdıklar bilebiliyor.
Toplumun her katmanına sirayet etmiş ölümcül bir zehir ile karşı karşıyayız.
Ekonominin düzensizliği, toplumsal yalnızlık, eğitim seviyesinin düşmesi ve gelecek kaygısı insanları bu tür girdapların içine rahatlıkla alabiliyor.
Kısa yoldan zengin olmak, borcu borç ile kapatma çabası, yarınını kurtarabilme ihtimali bu zehirin beslenmesi için en önemli besinlerdir.
Özellikle gençler arasında daha fazla görülmesi ise, geleceğimizin de tehdit altında olduğunun bir işareti.
Aileler başta olmak üzere tüm yetkililerin bu konuda daha fazla hassas ve dikkatli olması gerekiyor.
Hiçbir iş yapmayan çocuğunun giyiminden, kullandığı aksesuarlara kadar bir lükslük içinde yaşadığını gören ebeveynler ses çıkartmıyorsa yazık olur.
Aynı şekilde bu zehirli çalışmanın en tepe noktasına müdahale edilmeyecekse Devlet tarafından, zehir hepimizi yakar.
Zaman zaman, ‘yasadışı bahis’ operasyonları ve buna bağlı tutuklanmalar yapılıyor. Ama işler hala devam ediyor.
Bu illete karşı yapılacak her türlü operasyon haktır ve hatta eksiktir.
Tüm yetkili kurum ve kişilerin bu konuda daha fazla işler yapması şarttır.
Toplantılar, diziler, televizyon programları, reklamlar ve gerekirse mitingler düzenlenerek toplum daha bilinçlendirilmeli ve bu illetin zararları anlatılabilmeli.
Aksi takdirde bir nesil kaybolup gidiyor ve toplumumuzun altına dinamit konuyor.
Bir ‘bahis’ işlemi o dinamite bir kıvılcım vermek demektir.