21 Haziran’da, Diyarbakır 2 nolu Eğitim-Sen’in bahçesinde, serin bir Haziran akşamında, Dr. Mahmut Ortakaya ve Dr. Selim Ölçer ile çok güzel, tadımlık bir kitap söyleşisi yaptık.
Söyleşinin bir yerinde, Mersin’den hasta haliyle gelen Dr. Özkan Özdemir’in katkısıyla EDTTB (Etkin Demokratik Tabipler Birliği) kuruluş dönemi konuşuldu. Konuşmacılar bir tarihsel gerçekliği hatırlattılar.
EDTTB tarihi, bu ülkede öncelikle herkese eşit, ücretsiz ve anadilinde sağlık hakkı ve özelleştirmelere karşı kamunun savunulması mücadelesinin tarihidir.
İnsan hakları için hekimlik ve işkenceye karşı insanlık onurunu koruma mücadelesinin tarihidir.
Savaşı bir halk sağlığı sorunu görme ve barışçıl çözümleri savunmanın tarihidir. Kadına karşı şiddete mücadele etmenin, cinsiyet eşitliği mücadelesinin tarihidir.
Otoriterleşmeye karşı demokrasi mücadelesinin tarihidir.
Çağdaş bilimsel eğitimin ve laikliği savunmanın tarihidir.
Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğünü savunmanın tarihidir.
Çok farklı gelenek ve anlayışların omuz omuza ittifakının tarihidir.
Ve kendi içinde demokrasiyi yaşatma çabasının tarihidir.
Buna sahip çıkmak öncelikle hekimlerin tüm demokrasi güçlerinin meselesidir.
(EDTTB tarihiyle ilgili söyleştiğimiz, Dr. Mahmut Ortakaya için Dr. Özkan Özdemir’in hazırladığı “TTB’ye Adanmış Bir Ömür”, ile TTB eski Merkez Konsey başkanı Dr. Selim Ölçer için Dr. Özen B. Demir ve Onur Erden’in hazırladığı “Ne Kahramanlara Ne De Kahramanlığa İnanırım” kitapları olmak üzere birçok kaynağa ulaşmak mümkündür.)
EDTTB’nin özgün tarihiyle ilgili TTB Merkez Konseyi eski başkanlarından aynı zamanda ilk aktivistlerinden Dr. Eriş Bilaloğlu’nun çabasına da tanıklık ettik. Doğrusu benzer bir çalışmada bulunan biri olarak çok heyecanlanmıştım. Ancak kendisini tarihini yazacağı EDTTB’yi parçalanma işine adayınca kitap çalışması da doğal olarak nihayete erdi. Zaten kendisi EDTTB içinden çıkan TOİ (Tabip Odaları İnisiyatifi) grubunun kurulmasına öncülük edenlerden biri oldu.
Türkiye’de kendi siyasal anlayışlarından, örgütsel yapılanmalarından ayrılanların yaptığı iki hareket vardır.
Birincisi, geldikleri yapıya insafsızca saldırmaktır. Bu saldırıyı yaparken toplumun en gerici söylemleri kullanılır. Ve çoğunlukla mevcut statükoya sığınılır.
Maalesef EDTTB den ayrılanların bir kısmı, belki tarihi iyi okudukları için aynı yolu kullanıyor. (TOİ grubuna direk katılanlar aşağıdaki tespitime dahil değildir.) Gerçekten daha önce sosyalist olduklarını söyleyen, statükoya karşı çıkan, Kürt sorununun çözümünü savunan, Kürtlerden daha radikal söylemlerde bulunanlar ayrılma sürecine girdikten sonra Kemalizmi, Anıtkabir’i, milli andı, resmi tarihi siyasetten yeniden keşfettiler. Kemalist CHP belediye başkanlarıyla sıcak ilişkiler kurdular. Tabii ki insanlar ideolojik tercihlerini değiştirebilirler. Burada bir sorun yok. Zaten samimice değiştirenler EDTTB grubuna yaptıkları gibi saldırgan davranmazlar.
Yakın zaman da EDTTB tarihini yazmayı önüne alan Eriş Bilaloğlu, BIANET adlı sitede 18 Haziran da “TTB 77 Ara Genel Kurulu’na giderken”adlıbir yazıpaylaştı. Yazının bir bölümü mevcut TTB MK’sı ile ilgiliydi.
“-Açık yazmak gerekirse seçilen TTB MK’nin yapması gereken var olana ek/yeni ‘zarar/lar vermemek’ ve mümkünse olumlu bir iklim için uğraşmaktı. Ne yazık ki bu mümkün ol(a)madı. Mevcut MK geçen bir yıl içerisinde TTB’ye zarar da verdi. ‘Atlatılan’/yaşanan sıkıntının boyutunu ve gerçek nedenlerini çözümle(ye)meyen MK içerisindeki çoğunluk ve ait oldukları ‘grup aklı’ süreci okuyamadığı gibi TTB içerisinde hemen her düzeyde bir ‘statükoyu’ koruma/‘iktidarı’ kaybetmeme, ‘iktidar’ olma kaygısına yöneldi. Oysa bu çabanın hiç kimse için bir şansı ve ‘kazanma’ olasılığı yoktu, olamazdı da...” Eriş Bilaloğlu TTB içerisinde her düzeyde statükoyu derken TTB içinde ittifakla yer alan EDTTB grubunu kastediyor. (Keşke bu eleştirisini genel kurulda yapsaydı.)
BİANET elbette sadece hekimler okusun diye bu yazıyı yayınlamıyor. TTB’nin ve hekimlerin kamuoyunca takip edilmesi için yayınlıyor. TTB’yi iyi bilmeyen biri Eriş Billaoğlu gibi statükocu olduğuna inanabilir. BİANET’in yapması gereken TTB yönetiminde bu suçlamaya maruz kalanlara da açıklama hakkı vermektir.
Yazıda bu satırların yazarının da yer aldığı ülkenin en demokratik yapılanmalarından EDTTB’ye statükoyu korumaya çalışan grup derken, ittifak yaptığı grup TOİ’ni de başarısız saymış oluyor. TOİ adına MK’da yer alan arkadaşlarının emeğini hiçe sayıyor. Alıntıladığımız bu yazıya göre bu grubun TTB de hiç bir etkisi yok ve TTB de her şeyi statükocu EDTTB grubu yapıyor.
11 kişilik MK (Merkez Konseyde ) 6 üyeyi EDTTB temsil ediyor. MK başkanlığı dahil 5 üyeyi TOİ temsil ediyor. Yönetimde aslında bir denge var. Her iki grup doğal olarak uzlaşmaya çalışıyor. Bir Oda başkanı olarak bu uzlaşıyı doğru bulduğumu belirtmek istiyorum. Eksiklileri elbette eleştiriyorum. Ama doğruya da destek veriyorum. Ülkenin bu ikliminde, tüm yetersizliklerine rağmenTTB’yi başarılı görüyorum.
ve sağlığın amansızca ticarileştiği, hekimlik kimliğinin hergün daha fazla erozyona uğradığı, demokrasi ve barış için mücadelesinin ihtiyaç olacağı bir yılı böyle yazılarla sabote etmeye çalışanlara sessiz kalmıyor, eleştiri hakkımı kullanıyorum.
Seçimsiz genel kurul sonrası daha bir yılımız var. Bu yılı mücadele ile geçirmek için çaba harcamak doğru olanıdır. Doğru olan ittifakı etkisizleştirmek, parçalamak değil, onu birleştirici çözümler sunmaktır. (Tabii ki önümüzde ki seçimli genel kurulda ittifaklar yeniden değerlendirilir, yapılır ya da yapılmaz o başka şey.)
Eriş Bilaloğlu ile birlikte 25 Şubat -1 Mart tarihleri arasında ‘ Başka Bir Sağlık Sistemi Mümkün’ adlı TTB’nin İstanbul - Ankara yürüyüşüne katıldım. Yürüyüş boyunca onun tüm konuşmaları ‘14 Martta anıtkabirde buluşalım’ ile bitiyordu. Başka bir sağlık sistemi mümkün sorusuna cevabın Anıtkabir’e gitmek olmadığını benden daha iyi biliyor. Belki derdi şimdilik sağlık falan olmayıp,önümüzde ki süreçte böylece yol almaya çalışmaktır. (Derdi sağlık olsa böyle bir yazı yazmazdı.)
İkincisi, geldikleri yapılardan kadro devşirmektir. Hem ayrıldıkları yapı yerinde kalmamalıdır. Hem de çalışkan kadroları yeni yapılanmaya transfer etmektir.
Keşke mücadele anlamında daha yeni ve daha ileri söylemler ve yöntemlerle ayrılıklar sonuçlansaydı. O zaman başka şeyler konuşurduk. Maalesef bu ülkede yaşanılan tam da yukarıda çizdiğimiz tablodur. Umarım bu tablo değişir ve yarına daha umutla bakarız.
Genel kurul ertesi günü EDTTB önümüzde ki yılın programı için toplanacaktır. EDTTB kendi doksanlı yılların başında ortaya çıkardığı ve mücadele ile zenginleştirdiği değerleriyle devam edecekse yukarıda vurguladığımız tarihi elbette sürdürecektir.
Türkiye’de Kürt meselesinde siyasal yapılanmalardan, meslek odalarına her renkten Sol’un günahları, sevaplarından daha fazladır. En az günahı olan ve sevabı fazla olan örgütlerden biri de TTB’dir. Bunun da en büyük nedeni EDTTB’nin, TTB’yi ortak değerleriyle yönetmesidir.
Kürtler örgütsel olsun, kişisel olsun günahları göz ardı edip, her zaman sevaplara odaklandılar. Bu açıdan EDTTB ve TTB’ye değer verdiler.
TTB 77. ara genel kurulunda “Başka bir sağlık sistemi mümkün” şiarıyla yoluna devam edecektir. Bu kararlılıkla Ankara’ya TTB’yi sahiplenmeye gidiyoruz.
Genel kurula giderken Mahmut Abi ve Selim Abi’ye mücadelelerinden dolayı minnetle teşekkür ediyor, sağlıklı bir ömür diliyorum.