Siyasette teşekkür etmek yoktur çünkü siyasetin temeli menfaat üzerine kuruludur. Nasıl bir menfaat diye sorulursa belki tarafların birbirlerini kullanma temelinde bir menfaat ki buna karşılıklı fayda sağlama da denilebilir.

Bu başlıkla bir yazıyı yazma fikrinin bende oluşması, aynı gazetede yazdığımız Gazeteci Ercan Akkar’ın ‘HDP Tercihi’ başlıklı yazısında geçen yaklaşımı sebep oldu. Akkar özetle yazısında, HDP’nin farklı bir ittifakla seçime girdiğini belirttikten sonra muhalefeti yerelde iktidar yapan HDP’ye hem masada yer verilmedi hem de kendisine bir teşekkür dahi edilmedi, savını ileri sürmektedir ki, bu durum Akşener’ce ortaya konuldu.

Bu, doğru bir sav ve Akkar’ındile getirmek istediğine katıldığımı belirtmek isterim. HDP’ye ne altılı masada yer verildi ne de teşekkür edildi. Belki HDP muhalefet cephesinde yasal ve siyasal bir bileşen olarak yer almak istiyor olmasına rağmen muhalefetin kendisine teşekkür etmek için oy verdiğini düşünmüyorum.

Son yerel seçimlerde ana eksen muhalefet açısından her şey ‘Erdoğan Karşıtlığı’ üzerinde kurulmuştu ve hatta HDP biraz ileri giderek sesli bir şekilde dönemin eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın ağzından ‘Recep Tayip Erdoğan Seni Başkan yaptırmayacağız’ stratejisini izlemişti. Her mitingde HDP, tabanına Demirtaş’ın bu sözlerini dinletiyordu, adeta bu sözler HDP’li Kürtlerin diline pelesenk olmuş, adeta HDP cenahında bir ‘Güç Sarhoşluğu’ duygusu oluşmuştu. Erdoğan seçilmeseydi HDP2ye yine teşekkür edilmeyecekti ama HDP bir siyasi tatmin duygusu yaşayacaktı.

İYİ partiye gelince…

CHP’nin milletvekilleri transferinin sayesinde seçimlere giren İYİ Parti, hiçbir zaman CHP’ye teşekkür etmedi. Hatta Geçenlerde bizzat genel başkan ağzından “CHP’ye hiçbir borcumuz yok, onu ödedik. Hatta alacaklıyız” şeklinde sözlerini duydu kamuoyu.

Peki Ama Siyasette Teşekkür Hiç Mi Yok

Politikacıların elbette teşekkür ettikleri zamanlar oluyor. Sandıktan zaferle çıkan liderler bir şekilde milletin karşısına çıkıp teşekkür etmişlerdir. Örneğin son cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ‘Balkon Konuşması’ bunlardan biridir. Bundan önce de Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal gibi liderlerin halka teşekkür konuşmaları hep olmuştur. Fakat hatırladığımız kadarıyla biribirlerine rakip siyasetçilerin birbirine teşekkür ettikleri görülmemiştir. Hatta Türkiye’de siyaset kültüründe teşekkür etme yoktur.

Türkiye siyasetinin yakın geçmişine şöyle bir göz atarsak; bazı liderlerin neredeyse ayda bir periyotla halkın karşısına çıkıp faaliyetlerini anlatma ve halkın buna gösterdiği teveccüh ile teşekkür ettikleri bilinmektedir. Buna en iyi örnek Turgut Özal’ın meşhur İcraatın İçinden konuşmaları hala hatırlanmaktadır.Denilebilir ki böylesi bir girişim yani her ay faaliyetlerini halka anlatma geleneği Merhum Özal tarafından başlatılmıştır. Bu gibi konuşmalardan sonra millete teveccühünden dolayı teşekkür edilirdi.Ama bundan önce henüz TV yokken devri radyo döneminde liderlerin teşekkür konuşmaları olduğu hatırlanmaktadır.

Politikacıların böylesi konuşmaları hep ilgi uyandırmıştır. Bu ilginin bir ucu halka diğer ucu muhalefete dayanıyordu. Yani hem halk hem de muhalif liderler yapılan bu tür konuşmalara ilgi gösterirdi. Eskilerde seçimi kaybeden, seçimi kazananını kutlayan bir konuşma yaptığı da hatırlanacaktır.Ancak günümüzde bu gibi siyasi tutumlardan bir eser kalmamıştır.

Teşekkür Olmayınca Siyasette Negatif Tutum Ortaya Çıkar

Siyasi emek ve çabalar bütünü yoğunca ortaya konulmuş bir yapıyı ifade eder. Siyasi çabalarda en sıradan üyeden en tepedeki aktöre kadar bütün parti mensuplarının payı vardır. Daha açık bir iadeyle bu emekte siyasetçinin alın teri ilmik ilmik dokuması yapılmıştır bu nedenle bu emek saygıyı hakkeder.

Siyasi emek ve çabalara duyulan saygının somut ifadesi teşekkür etmekle olur. Bu olmayınca siyasetin dili gerilir ve negatif bir muhalefet anlayışı tezahür eder. Türkiye’de son yıllarda tam da yaşanan budur. İktidar ile muhalefet arasında yapılan siyaset tarzı negatif siyasi anlayışa bir örnek oluşturmaktadır. İktidarın ülke yararına yaptığı icraatlara da olumsuz tutum sergileyen muhalefetin bu yaklaşımına karşılık iktidar tarafı da gerilimi ifade eden bir söylem ortaya koymaktan geri durmaz.

Bu tutum, bugün de muhalefet cephesini oluşturan bileşenler arasında da görülmektedir.Örneğin, muhalefet cephesine deyim yerindeyse kan veren HDP’ye karşı ortaya konulan tutum görmezden  gelmedir. Oysa HDP’nin siyasi emeği ve çabaları muhalefet bileşenlerini oluşturan yapılara oranla daha yoğun ve daha da bedel ödemeye dayanmaktadır. Ama HDP’nin ‘sırtını dayandırdığı güç’ün  parmağı hala tetikte olmasının getirmiş olduğu kaygılar yumağıyla, kendisine siyaseten “teşekkür” edilmiyor sevgili Ercan.

Siyaseten teşekkür edilmesi günlere diyelim.

Saygıyla…