Coca Cola gibi hamburger kapitalizmin sömürü biçimlerinin ya da egemenliğinin bir sembolü olarak dünyanın hemen her bölgesinde tüketilmektedir. Bu notu koyduktan sonra hamburger yeme ile ilgili CHP Lideri kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye yaptığı gezinin ardından yapılan tartışmalara biz de katılmak istiyoruz.

Bugünlerde hamburger Türk siyasi gündeminin ana başlıklarından biri olarak tartışılmaya devam etmektedir. Tabi hamburger özelinde yapılan tartışma sembolik bir tartışmadır ve bunun sebebi elbette CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz günlerde ABD’ye gerçekleştirdiği nazarımda anlamı olmayan ancak bir çok kesim veya kişiler için’Manidar’ bulunan gezisi kapsamında ‘Kayıp 8 Saat’liksüre nedeniyle başlayan tartışmanın ardında yaptığı açıklama kapsamında ‘Hamburger Yedik’ deyişi ile gündem buna odaklandı

Hatırlanacağı üzere ABD'ye bir ziyaret düzenlemiş ve sürpriz bir şekilde 8 saat ortadan kaybolmuş olan Sayın Kılıçdaroğlu yapılan tartışmaların ardından  CHP lideri ortadan kaybolduğu anları "Hamburger yemeye gittik" diyerek geçiştirmişti. Kemal Bey, adeta kızıl-kıyamet kopartan 8 saatlik ortadan kayboluşunu basit bir dille ve bir o kadar basit bir gerekçe ortaya koyarak konuya açıklık getirmek istedi. Belki de bu basit dil ve açıklama ile siyaset gündeminde yaşanan gerilimi sıradanlaştırmak istedi ama öyle olmadı gün geçtikçe işlenen süreç onun aleyhinde oldu.

Tartışmalar alevlenerek sürerken, bu arada seçim müttefiki olan İYİ Parti de ABD’ye bir heyet gönderdi. Genel Başkan Meral Akşener’in yer almadığı heyetten İYİ Partili Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, "ABD'ye hamburger yemeye gelmedik.” Diyerek CHP liderine ‘Anlamlı’ bir göndermede bulundu. Fakat ne amaçla gittiğini de açıklamadı. Bunun ardından CHP’li Nadir Ataman ise Erozan’ın hambuger göndermesinin diplomatik nezakete sığmadığını belirterek “Bugün Milletvekili olmanızı Kılıçdaroğlu’na borçlusunuz. Yoksa hayatınıza Emekli Büyükelçi olarak devam edecektiniz.” diye karşılık verdi.

Öyle anlaşılıyor ki, ‘Hamburger Yeme’ tartışması 6’lı Masa’yı da gerilime sokmuştur. Bu gerilim üzerine süren tartışmalar 6’lı Masa’nın akıbetini nasıl etkileyeceği elbette önümüzdeki süreçte belli olacak. Ancak bu gibi gerilimi artıran açıklamalar acaba CHP ve İYİ Parti arasında bilinçlice mi yapılmaktadır? CHP ve İYİ Parti kurmaylarının yaptıkları açıklamalar cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusuyla bir ilişkisi var mı? Hangi parti daha karlı çıkacak bu süreçten? Biz ‘Hamburger Yemedik’ açıklamasından Akşener’in bilgisi var mıydı ve bu açıklamanın Kemal Kılıçdaroğlu’nu ‘İtibarsızlaştırma’ amacı bulunuyor muydu?

Son soruyu yanıtlarsak eğer, evet Kemal Bey’i ‘basıtleştirme’ amacı vardı açıklamanın. Belki de bu manada İYİ Parti tarafının adayın Meral Hanım olması yönünde bu anlamda ‘derin derin’ bir politik strateji yatmaktadır. Tabi bunu en iyi bilen hiç şüphesiz Kemal Bey ve CHP’dir.

İktidar tarafı ‘Hamburgerden Sonra İcazet Anlamını Yüklüyor!

Hamburger yeme açıklamalarına iktidar tarafı kayıtsız kalmadı. Konu önce iktidara yakın analistler ve gazeteciler tarafından masaya yatırıldı. Çok geçmeden iktidar kurmayları hem CHP liderinin ABD gezisini hem de ardından yapılan ‘Hamburger Yedik’ açıklaması ile ilgili tepkilerini ve savlarını ortaya koydu. Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan da et yetkili ağız olarak sürece dahil oldu. Son olarak Sayın Erdoğan konuyla ilgili Diyarbakır’da konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz Diyarbakır'ın ciğeri varken birileri gibi FETÖ'cülerle benzin istasyonlarında hamburger yemenin, kapalı kapılar ardında iş çevirmenin derdinde değiliz" diyerek Diyarbakır’dan ‘yerli ve Milli kokan’ bir açıklamayla konuya farklı bir açı getirdi.

1990’larda gazeteciliğimin ilk yıllarıydı; Diyarbakır Ciğeri giderek nam salıyordu. Bunu gören bir muhabir arkadaşım ‘Hamburgere Ciğerin Tokadı’ başlıklı bir haber yaptığını hatırlıyorum. Haberde ciğerin tüketimi, hamburgeri geride bırakmıştı. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Diyarbakırlı gençlerle yaptığı sohbette bunu dile getirmesi bana o günleri ve bu değerli haberi anımsattı. Bu yıllarda Türk solunun Anti-Emperyalizm’ bir tavrı vardı ve bunun izdüşümünü Kürt solunda da görmek mümkündü.

Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye yaptığı ziyaret ‘İcazet Almaya Gitti’ şeklinde de yorumlandı. Bu gibi yaklaşımlar geçmişte de yapılmıştı liderler için. Hatta bu gibi değerlendirmeler Türkiye’de yapılan askeri darbelere ilişkin de hemen hemen her zaman yapılmıştır. Hatırlıyorum, 12 Eylül Askeri darbesi (1980) gerçekleştirildiği zaman dönemin Hava Kuvvetler Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya darbeden kısa bir süre önce ABD’ye gitmişti. Türkiye’de yapılan 1960 darbesi ve 1971 Muhtırası ile ilgili benzer değerlendirmeler olmuştu.

Türkiye’nin ne yazık ki siyaseten böyle bir hafızası vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan kazandığı seçim ardından ABD’ye gitmesine rağmen hatırlanacağı üzere o dönem muhalif çevreler tarafından ‘icazet almaya gitti’ yaklaşımlar dile getirilmişti. Tabi bu değerlendirmeler Türkiye siyaset kurumuna yapılan haksızlıklar silsilesini oluşturmaktadır. Artık bu gibi değerlendirmeler yapılmamalıdır. Tabi siyasi liderler de bu ülkeye yapacakları ziyaretleri, elbette bu hafızayı hatırlayarak, ince ince düşünmeli özellikle zamanı konusunda çok dikkatli olmalıdır. Bu anlamda ziyaretin getirisini ve götürüsünün muhasebesini yaparak programlarını buna göre hazırlayıp hayata geçirmeleri kendileri için şüpheli tartışmaların önüne geçecektir.

Bundan sonra ABD’ye yapıcak olan şaibesiz bir gezi hangi lidere nasip olacaktır?

Saygıyla…